İklim krizi enerji kaynaklarında yeşil dönüşümü zorunlu kılıyor. Tüm dünyada yeşil hidrojen üretimi ile ilgili önemli çalışmalar yapılarak alt yapılar oluşturuluyor. Türkiye, RES ve GES’de 120 bin MW’lık kapasite hedefi ile yeşil hidrojen üretiminde ve ihracatında önemli bir oyuncu olma potansiyeline sahip.
Avrupa’nın hidrojen ihtiyacını Türkiye karşılayabilir
Türkiye’nin temiz enerjideki yüksek potansiyelinin yeşil hidrojen üretiminde maliyetleri düşürebileceğini kaydeden Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği (H2DER) Başkanı Yusuf Günay, “Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye’de daha yüksek verimle daha ucuza hidrojen üretilebilir” dedi. Küresel iklim krizinin insanlık için büyük bir tehdit oluşturduğunu ve ülkelerin bu kriz ile mücadele için tedbir alma konusunda önemli adımlar attıklarını dile getiren H2DER Başkanı Yusuf Günay, hidrojenin küresel ısınmayla mücadelede diğer enerji kaynaklarından daha avantajlı olduğunu açıkladı. Paris İklim Anlaşması çerçevesinde Avrupa Birliği (AB) için net sıfır emisyon hedefinin 2050, Türkiye için ise 2053 olarak öngörüldüğünü hatırlatarak, bu hedefe ulaşmak için hidrojen üretimine yönelik yatırımların hızlandırılması gerektiğini dile getiren Günay, “Bu yatırımların hayata geçirilmesi halinde 2050’ye kadar Türkiye, enerji ihtiyacının yüzde 20’sini hidrojenden karşılayabilir” diye konuştu.
“Sıfır karbon için yeşil hidrojen üretmeliyiz”
Hidrojen üretiminin fosil yakıtlar, doğal gaz, yeşil enerji gibi farklı kaynaklarla gerçekleştirilebildiğine dikkat çeken Günay, fosil yakıtlarla gri hidrojen, doğal gazla mavi hidrojen, yenilenebilir enerji kaynakları ile yeşil hidrojen üretilebildiğini kaydetti. Küresel iklim krizinin yeşil dönüşümü zorunlu kıldığına ve hidrojenin de yeşil dönüşümün merkezinde yer aldığına işaret eden Günay, “Hidrojeni elde etmek için elektroliz yöntemiyle suyun hidrojen ve oksijene ayrılması gerekiyor.
Bu işlemde kullandığınız elektriği yenilenebilir kaynaklardan üretiyorsanız, yeşil hidrojen olarak adlandırılıyor. Karbonsuzlaşma hedefinde temel gaye fosil yakıtlardan uzaklaşma olduğu için bu anlamda yeşil hidrojen ön plana çıkıyor” diye konuştu. Dünyada hidrojen alanında baş döndürücü gelişmeler yaşandığını belirten Günay, AB merkezli fonlarla desteklenen 100’e yakın hidrojen vadisi olduğunu, Japonya, ABD, Almanya ve Çin gibi ülkelerin hidrojen konusunda çalışmalar yürüttüğünü söyledi.
“İthalat bağımlılığımızı azaltabiliriz”
Türkiye’nin fosil yakıtlar konusunda fakir bir ülke olduğunu, ancak rüzgâr ve güneş enerjisinde ise büyük potansiyel bulunduğunu ifade eden Günay, ülkede yenilenebilir enerji kaynaklarının 10’da birinin değerlendirebildiğini aktararak şunları kaydetti; “Hidrojen, doğal gazın kullanılabildiği tüm alanlarda kullanılabilmektedir. Hidrojen üretimi sayesinde doğal gaz ithalatına bağımlılığımızı azaltabiliriz. Türkiye sahip olduğu yenilenebilir enerji kaynaklarındaki potansiyel sayesinde yeşil hidrojen üretiminde çok önemli bir avantaja sahip. Bu avantajımızı iyi kullanabilir isek küresel ısınma çalışmalarına destek vererek enerji sektöründe sıfır karbon hedefine ulaşmada önemli bir adım atmış oluruz” dedi.
Hedef 2035’e kadar 120 bin megavata ulaşmak
Ülkemiz, hâlihazırda 30 bin megavatı bulan rüzgâr ve güneşteki kurulu gücünü, 2035 yılına kadar dört kat artırarak 120 bin megavata ulaştırmayı hedefliyor. Günay, “Almanya’da 1 megavatlık bir güneş santralinden yıllık maksimum 1 milyon kilovatsaat elektrik üretilebiliyorken Türkiye’de bu rakam iki katına kadar çıkabiliyor. Bu bizlere ciddi bir maliyet avantajı sağlıyor. Bu fırsatı iyi değerlendirebilirsek Türkiye yeşil hidrojen ile enerji ihracatında önemli bir oyuncu olabilir” diye konuştu.
“European Backbone”e Türkiye de dahil olmalı”
Türkiye’nin Avrupa’nın hidrojen ihtiyacı için değerli bir tedarikçi olabileceğini belirten Günay, Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi bu konuda desteklemeye hazır olduğunu söyledi. Günay, Avrupa Birliği’nin 2030 yılı hedefinde 20 milyon ton yeşil hidrojen ihtiyacı olduğunu bunun 10 milyon tonunun AB ülkelerinde üretileceğini, 10 milyon tonunun ise ithal edileceğini ifade ederek, “Türkiye bu anlamda en önemli tedarikçi ülke olabilir” dedi.
European Backbone projesi ile Avrupa’da hidrojen boru hatlarının haritalandırıldığını söyleyen Günay, Türkiye’nin hidrojen taşınması için boru hatları projelerini biran evvel oluşturmaya başlaması gerektiğine dikkat çekerek söz konusu hatların AB’nin boru hatlarına entegre edilmesinin önemini vurguladı. Yeşil hidrojen üretiminin stratejik önemine dikkat çeken Günay, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde “hidrojenden sorumlu bir bakan yardımcılığı” makamının ihdas edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Üretim bölgeleri ilan edilmeli
Ana şebekeden bağımsız elektrik üretim santralleri ile hidrojen üretimi yapılabilecek “hidrojen üretim çiftlikleri” oluşturulmasını isteyen Günay, yeşil hidrojen üretimi için Konya, Karaman ve Çanakkale’de “hidrojen üretim bölgesi” ilan edilmesi gerektiğini söyledi. Buralarda üretilen elektriğin sadece yeşil hidrojen üretiminde kullanılması gerektiğini kaydeden Günay, bu hidrojenin boru hatlarıyla Avrupa’ya ihraç edilebileceğini ve Almanya’daki gibi amonyak formunda taşınabileceğini bildirdi. Günay, bu projelerin diğer yatırımlara göre daha düşük maliyetli olduğunu kaydetti.