“Piyasa karbon salımını azaltanları ödüllendirecek”
Mahmutoğlu, “Tarım sektörü, bu durumdan en çok etkilenen alanlardan biridir. Üstelik iklim değişikliğine de en fazla katkı sağlayan sektörlerden biridir. Tarım dünyada enerji sektöründen sonra yaklaşık yüzde 13’lük payı ile karbon salımı yapan ikinci sektördür” dedi.
Tarımı aynı zamanda çözümün de önemli bir parçası olarak gösteren Berrin Mahmutoğlu, bu noktada, Avrupa Yeşil Mutabakatı büyük önem taşıdığına değinerek, “Yeşil Mutabakat, Avrupa’nın 2050 yılına kadar iklim nötr bir kıta olmasını hedefleyen stratejisidir. Yeşil Mutabakat kapsamında kısa vadeli hedefler için ‘55’e uyum paketi’ ve karbon azaltımını sağlayan Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) gibi mekanizmalar oluşturuldu” şeklinde konuştu.
“SKDM ile 2026’dan sonra Avrupa ihracatı etkilenecek”
ETS kapsamındaki şirketlerin her yıl saldıkları sera gazı miktarını kontrol etmek için bir kota sistemi kullandığını sözlerine ekleyen Mahmutoğlu, “Şirketlere, yıllık olarak ne kadar emisyon salabileceklerini sınırlayan bir emisyon kotası verilir. Her işletme, karbon salımı yapabilmek için emisyon izni bulundurmak zorundadır. Bir izin, bir ton karbondioksit ya da eşdeğeri sera gazı anlamına gelir.
Eğer bir şirket, tahsis edilen izinlerden daha az karbon salarsa, elindeki fazla izni başka şirketlere satabilir. Bu da onlara ek gelir elde etme fırsatı sunar. Tam tersi bir durumda ise yani tahsis edilen izinden daha fazla karbon salarsa, ETS piyasasından ek izin satın almak zorunda kalır. Bu piyasa mekanizması, karbon salımını azaltan şirketleri ödüllendirirken, daha fazla karbon salan şirketleri ise cezalandırır” diyerek sistemin işleyişi hakkında bilgi verdi.
Sürdürülebilir Tarım
İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konusuna dikkat çekmeyi ve bu alanlarda toplumsal farkındalığı artırma hedefiyle zirveler düzenlediklerini belirten DÜNYA Gazetesi CEO’su Burcu Kösem, tarım sektörü ve su kaynaklarının geleceği için gerekli önlemlerin bir an önce uygulamaya geçirilmesinin hayati önemi bulunduğunu söyledi.
“Tarım arazilerimizin yarısı kuraklık riski taşıyor”
Burcu Kösem, Türkiye’nin tüm tarım arazilerinin yüzde 50’sinin kuraklık riski ile karşı karşıya olduğuna dikkat çekti.
“Stratejiler gerçekleştirilmeli”
Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaşanan iklim değişikliğinin su kaynaklarını tehdit eden bir dizi sorunu beraberinde getirdiğini hatırlatan Burcu Kösem, Türkiye’de son 50 yılda ortalama sıcaklığın 1,5 derece arttığını ve bu trendin devam etmesinin beklendiğini hatırlattı.
Kösem, “Özellikle, 2023 yılında, Türkiye’nin bazı bölgelerinde yıllık yağış miktarında yüzde 30’a varan düşüşler gözlemlendi. Su kaynaklarının azalması ve tarım alanlarının kuraklaşması, yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ekonomik açıdan da ciddi sonuçlar doğuruyor. Dünya genelinde su kıtlığı çeken bölge sayısı 2023 yılında 2,3 milyara ulaştı ve bu rakamın 2050 yılına kadar 3,5 milyarı geçmesi bekleniyor.
Bu bağlamda, Türkiye ekonomisinin tarım ve su kaynakları alanında yaşanan sorunlarla nasıl başa çıkabileceğine dair stratejiler geliştirmek ve çözüm önerileri sunmak zirvemizin ana temasını oluşturmaktadır” dedi. Türkiye’nin su kaynaklarının 2023 yılı itibarıyla yüzde 40’ının tarımda kullanıldığı bilgisini paylaşan Burcu Kösem, tarım sektörünün her yıl ortalama yüzde 25 azalan su kaynaklarıyla karşı karşıya kaldığını belirtti. Kösem, ayrıca tarım arazilerinin yüzde 50’sinin iklim değişikliği nedeniyle gelecekte kuraklık riski ile karşı karşıya kalacağının öngörülmekte olduğunu söyledi. Kösem, “Türkiye’nin tarımsal üretiminin yüzde 75’inin sulama ile gerçekleştirildiğini düşünürsek, su yönetiminin önemi daha da belirginleşiyor” şeklinde konuştu.