Avrupa Birliği ekonomisinin omurgası konumundaki çelik sektörü, zorlu bir dönemden geçmesine rağmen yeşil dönüşüm yolunda kararlı adımlar atıyor. Özellikle otomotiv ve inşaat sektörlerindeki yavaşlamaya rağmen, Avrupa çelik üreticileri, daha sürdürülebilir bir gelecek için önemli yatırımlar yapıyor.
Avrupa Birliği üyesi ülkeler, çelik sektörünün karbon ayak izini azaltmak ve yeşil dönüşümü desteklemek amacıyla önemli miktarda finansal kaynak ayırıyor. Almanya, Fransa, İspanya ve İsveç gibi ülkelerdeki üreticilere sağlanan yaklaşık 15 milyar euroluk devlet desteği, sektörün yeşil dönüşümünü hızlandırıyor. Bu destekler, özellikle yeni ve daha çevre dostu çelik üretim tesislerinin kurulmasına yönelik projeleri kapsıyor.
Çelik üretimi için geleneksel olarak kullanılan yüksek fırın-bazik oksijen fırını (BF-BOF) teknolojisi yerine, daha çevre dostu olan doğrudan indirgeme fırını-elektrik ark fırını (DRI-EAF) teknolojisine geçiş, devlet desteklerinin odak noktası haline geldi. Bu teknolojinin daha düşük karbon emisyonuna sahip olması, çelik sektörünün karbon ayak izini önemli ölçüde azaltmasına olanak tanıyor.
Avrupa’daki büyük çelik üreticileri, kendi yeşil çelik markalarını oluşturarak bu alanda rekabet ediyorlar. XCarb, Arvzero, SSAB Zero gibi markalarla piyasaya sürülen yeşil çeliğin, 2024 yılında yaklaşık 100 bin ton seviyesinde olduğu tahmin ediliyor. Ancak “yeşil çelik” için henüz ortak bir standart bulunmamakla birlikte, genellikle ton başına 0.8 ton CO2 emisyonunun altında üretilen çelik olarak tanımlanıyor.
Avrupa çelik endüstrisinin yeşil dönüşümü, birçok zorlukla karşı karşıya olsa da, devlet destekleri ve sektörün kendi çabalarıyla önemli bir ilerleme kaydediliyor. Ancak, bu dönüşümün tam anlamıyla başarılı olabilmesi için, daha fazla yatırım, teknolojik gelişmeler ve politikaların uyumlu olması gerekiyor.
Özetle, Avrupa çelik endüstrisi, yeşil dönüşüm yolunda önemli adımlar atıyor. Devlet destekleri, yeni teknolojiler ve sektörün kendi çabalarıyla, çelik üretimi daha sürdürülebilir hale geliyor. Bu dönüşüm, hem çevre hem de ekonomi için önemli kazanımlar sağlayacak.