Pazar, Aralık 22, 2024

Hatay’ı Bekleyen Büyük Tehlikeler

Hatay’da 6 Şubat Maraş depremlerinden beri sorunlar bitmiyor aksine artıyor. Bina enkazlarından yayılan ağır metallerin açığa çıkarak su, toprak, tarım ve insan sağlığına yönelik tehditleri de önümüzdeki günlerde hatta yıllarda başı çekecek tehditler arasında yer alıyor. Bu gibi nedenlerle Hatay halkının sadece bugünü değil geleceği de ciddi risk altında. Yetkililer, durumun ciddiyetini vurgulayarak çözüm için atılması gereken adımları 12punto’ya anlattı.

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremleri sonrası Hatay’da, bina enkazlarının ağır metalleri açığa çıkarması tarımsal verimlilik için ciddi bir risk oluşturdu. Özellikle dere yatakları, orman arazileri, zeytinlikler, seralar, tarım arazileri ve su kaynaklarına çok yakın bölgelerin bina enkazları için döküm sahası olarak kullanılması, asbest gibi söz konusu ağır metallerin serbest kalma potansiyelini artırarak toprak ve suyun zarar görmesine neden oldu. Böylece önemli zenginliklere sahip olan Amik Ovası gibi önemli tarım arazilerinin yanında zeytinlikler de zarar gördü. Konuyla ilgili Hatay Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı ve Toprak Koruma Kurulu Üyesi Ahmet Sezer, Asbest Söküm Uzmanları Derneği Başkanı Cafer Fidan 12punto’ya konuştu.

Hatay Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı ve Toprak Koruma Kurulu Üyesi Ahmet Sezer deprem enkazlarının ortaya çıkardığı ağır metallerin Hatay’ın zeytin ağaçlarına, suyuna, toprağına ve halka verdiği zararları 12punto’ya anlattı.

“YAVAŞ YAVAŞ KRONİK ZEHİRLENMELER BAŞLAR”

Enkazlardan yayılan ağır metallerin şüphesiz bütün canlıları etkilediğini söyleyen Sezer, “Zeytin ağaçları her dem yeşil, yaprağını dökmeyen bir ağaç. Bunların stoma dediğimiz solunum yüzeyleri bulunuyor. Bu solunum yüzeyinden bünyesine ağır metaller de alınca bu durum, diğer elzem olan elementlerin alımını da engelliyor ve ağaçta stres oluşuyor. Yani bu durum dolaylı olarak beslenme problemleri yaratıyor. Bu durum insanların içtiği sular dahil olmak üzere, yediği tüm besinleri etkiler.

“Zaman içerisinde belli yağ dokularında yavaş yavaş kronik zehirlenmelere sebep olur. Bu akut zehirlenme değildir kronik zehirlenmedir ve uzun vadede kendini gösterir. Çünkü bu ağır metaller kanserojen etkili maddelerdir.”

Enkaz dökümü sonrası ağır metallerin yayılım gösterme şeklini Sezer şöyle anlattı:

“Bir gram toprak milyonlarca senede oluşuyor. Ama biz onu hemen elden çıkartıyoruz. Birinci sınıf tarım topraklarına enkazlar dökülüyor. Bunlar her şeyi çok olumsuz etkiliyor. Döküm sahası olarak kullanılan yerlerden akan sular yer altı sularına, yer altı sularından kuyu sularına, kuyu sularından evinizdeki musluklara buradan da yemeye içmeye varıncaya kadar tüm yaşamsal aşamalarda etkili oluyor. Tüm bu aşamalar bir zehirlenme zincirinin halkasıdır.”

“TOPRAK ÜZERİNDEN MÜLKİYET HAKKI OLAMAZ”

Sezer Hatay’da bulunan Türkiye’nin en verimli ovalarından Amik Ovası için de, şunları söyledi

“Amik Ovası büyük ova sınıfında, tarımsal bir sit alanı. Yani Amik Ovası’na hiçbir yapı yapılamaz. Siz çeşitli bahanelerle yok benzin istasyonu yapacağım yok okul, yok şu yok bu diyemezsiniz. Evet hepsi lazım ama birinci sınıf tarım toprağını tarım dışına çıkararak yapılaşmaya açarak olmaz bu. Biz toprakların sahibi olabiliriz, ama o topraklar yıllarca insanlara gıda üretecek. Toprak benim diye canımın istediğini yaparım gibi bir mülkiyet hakkı olamaz. Biz buna kesinlikle karşıyız.”

“AMİK OVASI’NI KORUMAK ZORUNDAYIZ’

“Ben aynı zamanda Toprak Koruma Kurulu’nun üyesiyim ve ben kesinlikle hayır diyorum her konuda. Fakat Toprak Koruma Kurulunun kurul üyeleri, yapı itibarıyla daha çok çeşitli kurumların müdürlerinden oluşuyor. Onlar da İl İdaresine yani dolayısıyla Valiye bağlı. Vali de bu kurulun başkanı. Valinin hayır dediği bir şeye kurum müdürleri evet diyebilir mi? Diyemez. Fakat biz diyoruz ama beşte dört çoğunluk oy alamadığımız için olmuyor. Daha sonra mahkemeye veriyoruz veya alternatif bir çözüm gösteriyoruz. Diyoruz ki buraya yapmayın da şuraya yapın. Onlar da kamu yararı var diyorlar. Yani sürekli bir döngü halindeyiz. Bu yüzden Amik Ovası’nı tarımsal sit alanı olması sebebiyle siz de biz de korumak zorundayız. Bu bizden sonraki nesillerin beslenmesi bir görevdir.”

“ENKAZLARDA GERİ DÖNÜŞÜM SAĞLANABİLİR”

Enkazların Amik Ovası gibi tarımsal arazilere dökülmemesi gerektiğini belirten Sezer sözlerini şu şekilde bitirdi. “Enkazları içindeki demirleri toplayıp nasıl geri dönüşüme sokuyorlarsa, istenirse enkazların tamamında geri dönüşüm sağlanabilir. İnsanlar koca kayaları kum haline getiren teknolojiye sahipse, mevcut enkazı da kum haline getirip yeniden asfalt yapılırken kullanabilirler. Enkazlar, marjinal tarım arazileri değil de dördüncü sınıf, beşinci sınıf tarım arazilerine dökülebilir. Oralardan su kaynaklarının olmadığı yerlere dökülüp işlem yapılmak suretiyle tekrar kazanılabilir”

GEREKLİ TEDBİRLER ALINMADI

Asbest Söküm Uzmanları Derneği Başkanı Cafer Fidan da, Hatay’da enkaz kaldırma aşamasında ve dökümünde ortaya çıkan riskleri ve zamanında alınması gereken önlemleri 12punto’ya değerlendirdi.

Enkazı ‘taşıma’ aşamasında alınacak önlemlerin ‘dökümü’ esnasında da alınmadığı sürece yalnız başına bir şey ifade etmeyeceğini vurgulayan Fidan, “Enkaz kaldırılırken hiçbir şey yapılamıyorsa bile kesinlikle ıslatılması gerekiyordu. Islatılamıyorsa komple sızdırmaz şekilde üstünün kapatılması gerekiyordu. Fakat bunlar sadece taşınması sırasında alınabilecek önlemler. Enkaz yığınları bir alana döküldüğünde tüm ağır metaller kilometrelerce ortama yayılmış olacak. Yani çok bir anlam ifade etmeyecek açıkçası” dedi.

Asbestin toprak ve suya verdiği zarara değinen Fidan, “Asbestin akciğer solunumu yapan canlılar üzerinde bir etkisi olduğu kanıtlanmış. Suya karıştığında suyla birlikte çeşitli yerlere dağılabiliyor. Canlıların olduğu ortamlara girip, orada havayla karışıp solunmasına sebebiyet verebilir. Tabi diğer ağır metaller falan da tarım alanlarına yayıldığı zaman yiyecek içecek her şeyin içerisine girip canlılara ulaşabiliyorlar” ifadelerini kullandı.

“BİR SÜRÜ ATIK ALELACELE RASTGELE ATILDI”

Fidan Hatay’da enkazların kaldırılma aşamasını son olarak şöyle değerlendirdi:

“Tehlikeli bir atık veya asbest olabilme ihtimali üzerine önlem alınarak o yıkımların yapılması gerekiyordu. Ardından özel taşıma araçları, metalleri bertaraf edecek tesislerin yapılması gerekiyordu. Tehlikeli atıkların bertaraf edildiği birinci sınıf depolama tesisleri vardır. Onlar özel şartlarda sızdırmaz şekilde yapılır ve bunlar büyük alanlardır. Fakat ben normal olanı söylüyorum. Depremde inanılmaz bir atık oluştu dolayısıyla bu tarz bir tesisi kurmak zor. Fakat parça parça da olsa belli ölçülerde dediğim şey yapılabilirdi. Rastgele bir yere götürülüp dökülmesi doğru değil. Bunun önceden planlanıp yeraltı sularına zarar gelmesini önlemek için altyapısının hazırlanması gerekiyordu. Bu şekilde yapılmadı alelacele bir sürü atık ne olduğu anlaşılmadan rastgele belirlenen depolama alanlarına kamyonla taşınarak atıldı.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Daha fazlası...