AB yetkilileri, Fransa’nın güneyinde karbon yakalama ve depolama (CCS) konulu iki günlük bir zirve düzenlerken, çevre grupları bu teknolojinin milyarlarca ton ısı tutucu CO2’yi atmosfere salınmaktan koruyabilecek uygun bir yöntem olup olmadığını sorguluyor.
AB yetkilileri, 10 Ekim Perşembe günü Fransa’nın Pau kentinde karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojisinin geliştirilmesini görüşmek üzere bir araya geldiklerinde, çevre grupları bu teknolojinin kamu bütçesi üzerinde büyük bir yük oluşturduğuna inanıyori. Bu sırada Avrupa Komisyonu, karbon depolama hedefiyle ilgili hükümetlerle görüşmelerde bulundu.
Sürdürülebilir enerji düşünce kuruluşu Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü’nde (IEEFA) enerji finans analisti olan Andrew Reid, “Karbon yakalama ve depolamaya bir iklim çözümü olarak bel bağlamak, Avrupa hükümetlerini başarısız bir geçmişi olan bu teknolojiyi desteklemesi son derece kritik.” dedi.
Reid, bugün yayınlanan ve Avrupa genelinde planlanan yaklaşık 200 projeyi inceleyen bir raporun yazarıdır. Reid, karbon yakalama ve depolama maliyetlerinin aşırı yüksek olduğunu ve Avrupa’da şu anda planlama aşamasında olan projelerin 520 milyar euroya mal olabileceğini ve 140 milyar euro hükümet desteği gerektireceğini belirtti.
Raporda, AB’nin yıllık karbon depolama kapasitesini 2030 yılına kadar 50 milyon tona, on yıl sonra 280 milyon tona ve yüzyıl ortasında 450 milyon tona çıkarma planlarına yer verildi.
Reid, “Az sayıdaki aktif proje, karbon yakalama ve depolamanın umulduğu gibi çalışmasının pek olası olmadığını ve beklenenden daha uzun sürede uygulanabileceğini gösteriyor.” dedi.
Reid’in raporu, ABD merkezli bir kâr amacı gütmeyen kuruluş olan Oil Change International’ın AB’deki karbon yakalama ve depolama projelerine şimdiden 3,3 milyar euro sübvansiyon aktarıldığını ve 2020’den bu yana karbon yakalamanın AB politikası gündeminde tekrar üst sıralara çıkmasıyla birlikte 16 milyar euroya kadar daha kaynak ayrıldığını belirten raporun yayınlamasından sadece iki gün sonra gündeme geldi.
ABD merkezli sivil toplum kuruluşu kampanya yürütücüsü Myriam Douo, “50 yıllık başarısızlığa ve AB vergi mükelleflerinden gelen 3 milyar eurodan fazla sübvansiyona rağmen, fosil yakıt endüstrisi hala karbon yakalamayı kurumsal kârlarını artırmak, iklim eylemlerini ertelemek ve fosil yakıt çağını sona erdirecek gerçek çözümlerden dikkatleri başka yöne çekmek için kullanıyor.” dedi.
‘Başka alternatif yok’
Ancak, AB’nin Enerji Direktörü Kadri Simson, Fransa’nın güneybatısındaki Pau kentinde Avrupa Komisyonu’nun dördüncü Endüstriyel Karbon Yönetimi Forumu’nu açarken, AB yürütme organının artık karbon yakalama ve depolaayıi 2050 net sıfır emisyon hedefini ve gelecek yılın başında önerilecek ara hedefi karşılamak için planlarının ayrılmaz bir parçası olarak gördüğünü açıkça belirtti.
AB’nin en üst düzey enerji yetkilisi, “Karbon depolama, 2050’ye kadar net sıfıra ulaşma yolculuğumuzda önemli bir rol oynayacak.” dedi. “2040 iklim hedefi planı, endüstriyel karbon yönetiminin yalnızca bir alternatif olmadığını, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğini tamamlayan hayati bir unsur olduğunu gösteriyor.” dedi.
Norveç’teki yeni faaliyete geçen Kuzey Işıkları deniz altı depolama projesini ve Danimarka’nın Haziran ayında Avrupa’da karbon depolama potansiyeli olan karasal alanları araştırmak için ilk lisansları vermesini örnek gösteren Simson, “sahada somut ilerleme” kaydedildiğini belirtti, ancak yüksek sermaye maliyetlerinin uygulamada hâlâ bir engel teşkil ettiğini de vurguladı.
Simson, “Hedefe yönelik risk azaltma önlemlerini uygulamalı ve gerekli finansal desteği sağlamalıyız. Bu, projelerle ilgili nihai yatırım kararlarının alınmasına yardımcı olacak.” dedi.
Brüksel’de boru hattı ve teknoloji sağlayıcıları ile çimento ve yakma tesisleri gibi karbon yoğun sektörleri temsil eden bir ticaret birliği olan CCS Europe, daha önce IEEFA ve Oil Change International’ın eleştirilerini reddetmişti. Birlik direktörü Chris Davies, bu kuruluşları “tarafsız olmaktan yoksun” olmakla suçladı.
Davies, “Karbon yakalama projelerinin sürekli başarısız olduğunu iddia ediyorlar, ancak Norveç’teki Sleipner ve Snohvit projeleri, doğal gaz çıkarımı sırasında uzaklaştırılan karbondioksitin yer altına geri pompalanmasıyla 30 yıla yakın süredir her yıl yaklaşık 1,5 milyon ton karbon yakalayıp depolamaya devam ediyor.” dedi.
Kaçırılan son tarih
AB, karbon yakalama ve depolamanın genişletilmesi için gerekli finansmanın kimden sağlanacağı gibi zor sorunları aşmak amacıyla, yakın zamanda petrol ve gaz şirketlerini 2030’dan itibaren her yıl 50 milyon ton karbon depolayabilecek tesisleri kendi masraflarıyla kurmaya izin veren yasayı kabul etti.
Karşılaştırma yapmak gerekirse, 2017’den beri geliştirilen ve geçen ay büyük bir törenle açılan Kuzey Işıkları projesi, yılda sadece 1,5 milyon ton karbon enjeksiyonunu desteklemeyi hedefliyor. Projenin destekçileri arasında Equinor, Shell ve TotalEnergies yer alıyor, Norveç devleti maliyetin büyük kısmını karşılamadan nihai yatırım kararını vermedi.
Pau konferansında bir tartışmayı yöneten Davies, gelişmelerin yavaş ilerlemesinden duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi ve karbon yakalama ve depolama hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmak için bu projeyi kullanmayı planlayan Almanya, Yunanistan ve Romanya’dan temsilciler ülkelerinde henüz nihai yatırım kararlarının alınmadığını kabul etti.
Mayıs ayında yürürlüğe giren Net Sıfır Sanayi Yasası uyarınca, petrol şirketleri 2020-2022 yılları arasındaki AB petrol ve gaz üretimindeki paylarına orantılı olarak kalıcı karbon depolama kapasitesi oluşturmak zorunda kalacak. Hükümetlerin bu konudaki verileri 30 Eylül’e kadar Komisyon’a sunmaları gerekiyordu.
Ancak bugüne kadar sadece 18 üye devlet Komisyon’a veri sağlamış durumda ve Komisyon şimdi, başta Hollanda olmak üzere geri kalan dokuz hükümeti yasaya uymaya ikna etmeye odaklanıyor. Bu veriler olmadan, Komisyon, ENI, Shell ve TotalEnergies gibi Avrupa’da faaliyet gösteren petrol şirketleri arasında 50 milyon tonluk hedefi adil bir şekilde dağıtamıyor.