Günümüzün daha doğrusu iş dünyasının en önemli gündem maddesi, “Karbon salınımı ve karbon ayak izi” konuları. Aslında çok daha önceleri AB ülkelerinin dile getirdiği bu konuları biz Türk Milleti olarak pek önemsemedik her zaman olduğu gibi ve günü geldi çattı ki artık karbon emisyonları ve karbon ayak izi iş dünyasının en önemli maddelerinden biri oldu.
EKO Yayın Grubu CEO Efe Gökçe
Tüketilen enerjinin yeşil olmasına, ısınma, üretim, gaz ve sıvı enerjinin kaynaklarının daha az karbon salınımı yapmasına özen göstermeye başladık. Neden bu kadar geç başladı bu süreç bizde? Asıl kendimize sormamız gereken soru bu.
Ülkemizde sürdürülebilirlik, karbon ayak izi, geri dönüşüm, yeşil enerji, doğa ve çevre konuları ile ilgili çalışmaları olan markalar aslında sadece kendi çabaları ile başarılı olamazlar. Bir marka daha sürdürülebilir olması için üç ayrı konuda desteğe ihtiyaç duymaktadır.
1- Hammadde sağlayıcılar, bir markaya sağladığı hammaddenin ne kadar sürdürülebilir ortamda üretildiği ve üretim aşamasında enerjiden çevreye, attığı atıktan kullandığı kimyasala kadar neleri daha doğru yapması gerektiğinin bilincinde olması gereklidir.
2- Son tüketiciler, daha bilinçli bir tüketim topluluğu, tükettiği ürünün atığını ayrıştırarak çöpe atan, lüzum olanın fazlasını tüketmeyen, doğayı ve çevreyi temiz tutmaya özen gösteren bir son tüketici profili mutlak olması gerekmektedir.
3- Karar vericiler, dünya düzeninde evren ve atmosfer faydası için alınan bir kararı hızlıca kendi ülkesinde uygulamaya alarak, o konu ile ilgili daha sürdürülebilir bir ülke olma adına kanunları koyarken konusunda uzman akademisyenler ve araştırmacılardan alınacak bilgiler doğrultusunda kanunlar koyarak uygulamaya almak en önemli maddedir.
Ülkemizde kanunlar bu konularda geç karara bağlanıp daha da geç uygulamaya alındığı için, ülke olarak bazı konulara AB ülkelerine kıyasla daha da geç dahil oluyoruz. Örneğin, İngiltere kömürden vazgeçerek karbondioksit salınımını 10 yılda üçte iki oranında azaltmayı başardı.
Bunun nasıl başardılar biliyor musunuz? İngiltere aşamalı olarak kömürü kullanımdan kaldırdı ve artık fosil yakıtlardan on yıl öncesine göre yarıdan daha az elektrik elde etmeye başladı, yenilenebilir enerji üretiminin ise destekleyerek iki katından fazla artmasını başardılar.
Böylesine kömürden yenilenebilir enerjiye geçiş için 10 yıl çok iyi bir süre. Bizde ise bunun tam tersi bir durum söz konusu. Ülkemizde henüz faaliyete başlamamış ve başlaması planlanan kömür santrallerinin sayıca çok oluşu dikkat çekiyor.
İşte yazının en başında sorduğum soruyu tekrar etmemi sağlayan bir neden. Biz ne zaman kömürden vazgeçerek daha sağlıklı bir enerji sağlayıcılara ulaşacağız. Daha doğrusu farklı şekilde sorayım, biz ülke olarak kömürden vazgeçecek miyiz, sorunun cevabı evet ise bu dönemi bizler görecek miyiz?