Güney Kore’de kadınlara karşı uygulanan baskıcı uygulamalara karşı tepki olarak doğan radikal feminist bir akım olan 4B dünyada hızla yayılıyor. Bu hareket, baskıcı uygulamalar durdurulana kadar Korecede “bi” ile başlayan 4 kavrama hayır demeyi destekliyor. Bu dört “bi”; bihon (evlilik yok), bichulsan (doğum yok), biyeonae (duygusal ilşki yok) ve bisekseu (cinsel ilişki yok) kavramlarını kapsıyor. Farklı radikal feminist akımlar gibi 4B de ataerkil yapılara direnmenin bir aracı olarak ilişkilerin reddedilmesini temsil ediyor.
Kadınların açık cinsiyet ücret farkıyla ve devam eden ayrımcılıkla karşı karşıya olduğu bir ülke olan Güney Kore’de ortaya çıkan hareket, temelini, 2016’da Güney Kore’de bulunan Gangnam İstasyonu’nda bir kadının, bir erkek tarafından öldürülmesiyle ülke genelinde gelişen feminist eylemlerden alıyor. Geçtiğimiz haftalarda ABD başkanlık seçimlerinde Trump’ın açık ara garantilediği başkanlık koltuğu ise bu hareketin Amerika’da etkili olmasına neden oldu. Sosyal medya üzerinden 4B Hareketi için örgütlenmeye başlayan kadınlar, Trump’ın vereceği “kadın düşmanı” kararlar ile akımı ülke çapında etkili hale getirmeyi planlıyor. Trump ise kadınların kürtaj ve doğum kontrol haplarına erişimi konusunda bu tip adımları atmaya ısrarcı görünüyor.
Türkiye’de kadın cinayetleri, şiddet ve cinsel saldırı vakalarının her geçen gün artmasıyla 4B Hareketi, sosyal medya kullanıcıları tarafından tartışılmaya başlandı. Ülkedeki erkek şiddetine karşı örgütlenmeyi planlayan kadınlar, 4B Hareketi’nin benimsenmesini doğru buluyor. 4B Hareketi’nin Türkiye’deki olası etkilerini T24’e değerlendiren Sosyolog Doçent Doktor Aykut Sığın, “Batı’da 4B Hareketi’nin Trump ile, bu kadar güçlenmesi ise Trump’ın liberal sol ve woke (uyanık) kültürünün karşısında bir konumda yer almasından kaynaklanıyor. Batı’da Trump’ın yükselişe geçmesi de feminist ve anti-feministlerin arasına set çekiyor. Burada şunu vurgulamak gerekiyor; tabii ki Trump gibi sağ prensip ve idealleri vurgulayan birtakım figürler yükselişe geçtikçe, sol tandanslı bir hareket olan feminizm de örgütlenmeye ihtiyaç duyuyor. Bu anlamda 4B Hareketi’nin Batı’da yükselişe geçmesi anlaşılabilir bir şey çünkü Trump, feministlerin söylediğinin tam karşısında duruyor. Bu noktada Amerika’da kürtaj hakkının kadınların elinden alınmasına ilişkin tartışmalar da önemli bir rol oynuyor. Bu hareket radikal feminist bir akım olarak dünyanın genelinden kabul görebilir gibi duruyor. Muhtemelen önümüzdeki günlerde yaygınlaştığını göreceğimizi düşünüyorum.”

Sığın, Türkiye’deki feminist örgütlenmeyi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Türkiye özelinden kadın cinayetlerini her dönem maalesef görüyoruz ve medyada gördüğümüzün arkasında çok daha fazlası var. Türkiye’de bir kadın hareketi var ancak Batı’daki gibi tam örgütlü bir mücadeleden söz edemiyoruz. Batıda ise durum böyle değil. 20-30 yıllık bu yönde yayımlanan dergiler bulabiliyoruz. Feministler, 4. dalga olarak adlandırılan bir süreçten bahsederler. Artık mücadelenin sokakta değil dijital ortamlarda verileceğini anlatır bu süreç. Burada X gibi platformlar gözetilebilir. X’i Elon Musk’ın satın almasından sonra Trump tarafından fonlandığı düşüncesinin artmasıyla artık farklı platformlara da göç yaşanıyor. Bu konuda Bluesky gibi bağımsız yerlere geçmeye başladı feministler veya örgütlü insanlar. Sosyal medya bu konuda çok etkin. Bu noktada Trump’ın öne çıkması ise Trump’ın geleneksel ataerkil değerleri temsil eden bir figür olarak belirmesiyle yakından alakalı. O nedenle batıda insanlar ataerkilliği ve dolayısıyla ataerkilliği temsil eden bir ismi hedef alıp organize olabiliyor. Türkiye’deki kadınları kadın kimliği özelinde birleştirecek bir temel görünmüyor gibi, çünkü birçok farklı unsur devreye giriyor. Bizde toplumsal cinsiyet tartışıldığı zaman onun bünyesinde barındırdığı bütün değerleri tartışıyoruz, dallanıp budaklanıyor. Türkiye’de örgütlenme konusunda sıkıntı görünüyor çünkü feminist bilinç Türkiye’de genel anlamda daha yavaş ilerliyor. Batıda beş adım atılırken Türkiye’de iki adım atılabiliyor. Bunun da gerekçelerinin başında örgütlenmede mikro kimliklerin çok etkili olması geliyor. Bu nedenle de ana gündem gözden kaçıyor. ‘Türkiye’de feminist bir bilinç yok’ ya da ‘anlamsızlık söz konusu’ demek de çok yanlış olur; yalnızca güdümlü ilerlemiyor.” dedi.