Pazar, Ocak 5, 2025

Küresel Isınma Hızlanıyor

Dr. Ümit Şahin, olduğunu söyledi. Aşırı hava olaylarının can kayıplarına neden olduğu ve sıcaklık rekorlarının kırıldığı 2024, iklim değişikliği etkilerinin en fazla hissedildiği yıllardan biri oldu.

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Dr. Ümit Şahin, insanlık tarihinin yaşadığı en sıcak yıl olarak kayıtlara geçmesi kesinleşen 2024’ün ardından 2025’e dair öngörülerini paylaştı.

Son yıllarda iklim değişikliğinin hızlandığını, küresel sıcaklık artışının 1970-2010 arasında 10 yıllık ortalamada 0,18 dereceyken bunun 2010’dan sonra 0,32’ye çıktığını belirten Şahin, açıklanacak raporlar sonrasında 2024’ün en sıcak yıl olacağını ve ısınma düzeyinin tarihte ilk kez sanayi öncesine kıyasla 1,5 dereceyi geçeceğini, küresel ısınmanın gelecek yıllarda biraz daha hızlanması durumunda ise 2040’ların başında 2 derecenin görülebileceğini kaydetti.

İklim bilimiyle yıllık kısa tahminler yapılamayacağını ifade eden Şahin, “2025, son iki yıla göre daha az sıcak olabilir ancak bu orta ve uzun vadedeki gidişatı değiştirmeyecek. Aletsel ölçümlerin başladığı 1850 yılından bu yana en sıcak 10 yılın hepsi son 10 yıl içinde ve bundan sonra da hep böyle olacak. Küresel ısınma giderek hızlanacak ve çok daha şiddetli kuraklıklarla, sıcak dalgalarıyla, sellerle ve orman yangınlarıyla karşılaşacağız.” dedi.

Trump’ın enerji politikası, fosil yakıtlardan uzaklaşma kararına darbe olabilir

İlk başkanlık döneminde ülkesini Paris Anlaşması’ndan çeken Donald Trump’ın, ABD’nin 47. Başkanı olarak aynı girişimde bulunacak olmasının iklim değişikliğiyle mücadelede uluslararası çabalara bir darbe niteliği taşıyacağını vurgulayan Şahin, bununla birlikte Paris Anlaşması’nın belirli olgunluğa ulaştığı tespitini paylaştı.

Şahin, şöyle devam etti:

“Buradan geri adım atılması zor. Ayrıca Trump’ın ABD’de başlayan enerji dönüşümünü tamamen durduracak gücü de yok. Geçen Trump döneminde olduğu gibi eyaletler, yerel yönetimler ve yeşil enerji şirketleri, her türlü alternatifi kullanıp dönüşümün hızını korumaya çalışacaklardır.

Ancak ABD’nin gelecek 4 yıl küresel iklim finansmanına katkıda bulunmaması, gelişmekte olan ülkelerin iklim politikalarına zarar verecek, Avrupa Birliği (AB) dahil diğer aktörlerin daha az iddialı hedefler belirlemesine yol açacak. ABD muhtemelen gelecek yıl ulusal katkı beyanını da güncellemeyecek ve emisyon azaltım hedeflerini artırmayacak ki zaten mevcut hedefleri yeni yönetimin umursamayacağı ortada.

Bu da diğer yüksek emisyon yapan ülkelerin ve gelişmiş ülkelerin hedeflerini beklediğimizden daha az artırmasına neden olabilir. Trump’ın yeni petrol ve gaz kuyuları açılmasına bugünkünden hevesli şekilde izin vermesi de Dubai’de yapılan COP28’de alınan fosil yakıtlardan uzaklaşma kararına önemli darbe olacaktır.”

Gelecek yıl Brezilya’da yapılacak Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı’nın (COP30) “Amazon COP’u” olacağını söyleyen Şahin, ormansızlaşmanın önlenmesi, karbon yutaklarının geliştirilmesi, doğa temelli çözümler ve toprak kullanım değişiklikleri konularının ön plana çıkacağı bir konferans gündemi olacağını aktardı.

“İklim finansmanı tartışmaları gündemde kalmaya devam edebilir”

Paris Anlaşması altında ülkelerin emisyon azaltım ve enerji dönüşümü hedeflerinin tamamen ulusal egemenlikler çerçevesinde ülkeler tarafından belirlendiğine, bu nedenle 5 yılda bir sunulan Ulusal Katkı Beyanları’nın (NDC) güçlendirilmesinin çok önemli olduğuna değinen Şahin, 2025’in bu açıdan son yılların en önemli senesi olacağını vurguladı.

NDC’lerin gelecek yıl güncelleneceğini hatırlatan Şahin, “COP30’a kadar verilen yeni hedeflerin sentezi de yapılmış olacak ve yeni durumda küresel ısınmanın kaç dereceye doğru gittiğini görmüş olacağız. Hedeflerin yeterince iddialı olmaması büyük tartışmaya neden olacaktır ve COP30’un bu açıdan da fosil yakıtların yeniden gündeme oturacağı bir COP olma olasılığı az değil.” diye konuştu.

İklim finansmanı konusu bu yıl karara bağlanmış olsa da belirlenen 300 milyar dolarlık finansmanı, gelişmekte olan ülkelerin taleplerini karşılamaktan uzak olarak nitelendiren Şahin, bu konunun 2025’te de gündemde kalmaya devam edebileceğini, zira AB finansmanına katkı veren ülke sayısını artırma talebinin açık sonuca bağlanmaması ve ağırlığın özel finansmana veriliyor görünmesinin özellikle az gelişmiş ülkeleri ve ada ülkeleri gibi kırılgan ülkeleri rahatsız ettiğini anlattı. Şahin, 2026’da AB’nin Sınırda Karbon Düzenlemesi uygulamaya geçeceği için tek taraflı önlemler konusunun da 2025’te tekrar gündeme gelebileceğinden bahsetti.

“Karbon bütçesi aşılırsa dünyanın 15-20 yıl içinde 2 derece ısınması kaçınılmaz”

İngiltere ve AB’nin net sıfır tarihlerini 2050’den geriye çekmeyecekleri ancak 2035 hedeflerini güçlendirecekleri tahmininde bulunan Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Avrupa Komisyonu, bu yılın başlarında AB’nin emisyonlarını 2040’ta 1990’a göre yüzde 90 azaltmasını tavsiye etmişti ancak bu, 2035 için mevcut en az yüzde 55 azaltım hedefini kaça çıkaracağını tam olarak göstermiyor. Mevcut koşullarda özellikle ABD’nin devreden çıkması nedeniyle hedefin yüzde 70’in altında tutulması bile sürpriz olmaz. İngiltere ise şimdiden azaltım hedefini 2035’te yüzde 81 olarak açıkladı.

Brezilya da azaltım hedefini 2005 seviyesine göre yüzde 59-67 arasında olacak şekilde açıkladı. Bu durumda asıl izlememiz gereken ülkeler başta Çin olmak üzere Hindistan, Endonezya, Güney Afrika, Türkiye gibi diğer yüksek emisyon yapan ve hızlı büyüyen gelişmekte olan ülkeler. Eğer yeni NDC’ler 1,5 derece hedefiyle uyumlu olmaz ve altında kalınması gereken karbon bütçesi aşılırsa dünyanın 15-20 yıl içinde 2 derece, biraz daha uzun vadede de 3 derece ısınması kaçınılmaz olacaktır.”

“Yağışların ve toprak neminin azalması, Türkiye’nin uzun vadede kurumasına neden oluyor”

2024’te yapılması beklenen Küresel Plastik Anlaşması’nın geçen aralık ayında Güney Kore’nin Busan kentinde düzenlenen 5. Hükümetlerarası Müzakere Komitesi toplantısında karara bağlanamadığını anımsatan Şahin, anlaşmanın 2025 gündeminde önemli yere sahip olabileceğinin altını çizdi.

2025’in La Nina yılı olması nedeniyle dünyanın belli yerlerinde yağış artışlarının beklendiği, bunun da iklim kriziyle bağlantılı olarak sıklığı ve şiddeti artan sel felaketlerinin daha fazla yaşanmasına yol açabileceği uyarısında bulunan Şahin, şu değerlendirmeleri paylaştı:

“2025’in La Nina yılı olması, küresel ısınmanın etkisini kaybedeceği anlamına gelmiyor. Şu anda yaz mevsimini yaşayan Avustralya’da büyük sıcak dalgaları görülüyor, kuzey yarım kürede de yaz aylarında büyük sıcak dalgaları yaşanabilir, orman yangınları artabilir, kuraklık ise artık dönemsel olay olmaktan çıkıp özellikle bizim bulunduğumuz Akdeniz havzasında sürekli bir hal aldı.

Yağışların ve toprak neminin azalması Türkiye’nin uzun vadede kurumasına neden oluyor, topraklar çoraklaşıyor. Gelecek aylarda yağışlar artsa bile Türkiye’nin bu uzun vadeli kuruma döngüsünden çıkması zor. Bu nedenle özellikle kuraklık ve çoraklaşmayla ilgili ciddi politikalar geliştirilmesi ve önlemler alınması gerekiyor.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Daha fazlası...