PwC’nin gerçekleştirdiği Küresel Tüketicinin Sesi Araştırmasına göre, hayat pahalılığı baskısı sürerken, tüketiciler sürdürülebilir şekilde üretilen veya tedarik edilen ürünler için ortalama %9,7 oranında daha fazla harcama yapmaya istekli olduklarını belirtiyor.
Dünya genelinde 31 ülke ve bölgede 20 binden fazla tüketicinin görüşleri alınarak hazırlanan araştırma, markaların, kendilerine yönelik tüketici güvenini yükseltmek için altı konuda adım atması gerektiğini vurguluyor.
Araştırma, tüketicilerin yüzde 85’inin, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini günlük yaşamlarında doğrudan deneyimlediklerini ve sürdürülebilirlik odaklı uygulamaları içeren tüketime öncelik verdiklerini ortaya koyuyor.
Bununla birlikte, tüketiciler sürdürülebilirliğe odaklanırken, aynı zamanda hayat pahalılığı baskılarından da olumsuz etkileniyorlar. Tüketicilerin yaklaşık üçte biri (%31) önümüzdeki yıl tüketim alışkanlıklarına yönelik en büyük risk olarak enflasyonu gösterirken, %62’si enflasyonun temel tüketim ürünlerinin fiyatlarını yükseltmesi nedeniyle, market alışverişlerinin önümüzdeki altı ay içinde harcamalarındaki en önemli artış kalemini oluşturacağını belirtiyor.
PwC Türkiye Şirket Ortağı ve Perakende ve Tüketici Ürünleri Sektörü Lideri Cihan Harman, araştırmayla ilgili olarak şunları söyledi:
“PwC Küresel Tüketicinin Sesi Araştırması, tüketici güvenini belirleyen tercihleri inceleyen en kapsamlı araştırmalardan biri. Şirketler, önceki dönemlerde, değişen tüketici tercihlerine yön verme, küresel enflasyonla artan fiyatları dengeleme, iklim değişikliğine yönelik tehditlerle mücadele etme ve yapay zekâ gibi zorlukları neredeyse aynı anda ele almak zorunda kaldı. Tedarik zincirini iyileştirme ve daha sürdürülebilir hale getirme, tüketici etkileşimi, alışveriş tercihlerindeki değişim gibi konularda atılacak adımlar, markaların yakın gelecekteki başarısını doğrudan etkileyecektir. Yine, markaların tüketiciyle iletişimlerinde çevre, sağlıklı ürün, sosyal medya, fiyat artışları ve yapay zekâ gibi konularda daha etkin olması gerektiğini görüyoruz. En dikkat çekici sonuçlardan biri de, sürdürülebilir bir şekilde üretilen ürünleri tercih eden katılımcıların bunun için %9,7 daha fazla ödeme yapmayı kabul edilebilir bulmaları.”
Tüketicilerin %85’i iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini günlük yaşamlarında deneyimlediklerini bildiriyorlar
Araştırmaya katılanların yüzde 85’i, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini günlük yaşamlarında doğrudan deneyimlediklerini belirtiyor. Yüzde 46’sı ise çevre üzerindeki kişisel etkilerini azaltmak amacıyla daha sürdürülebilir ürünleri tercih ettiklerini ifade ediyor. Tüketicilerin benimsediği kişisel tutumlar arasında genel tüketimlerini azaltmak amacıyla daha dikkatli alışveriş yapmak (%43) veya elektrikli bir araç satın almak -ya da bunu planlamak- (%24) bulunuyor.
Tüketicilerin %80’i sürdürülebilir şekilde üretilmiş ya da tedarik edilmiş ürünler için daha fazla ödeme yapmaya hazır olduklarını belirtiyor. Bazı tüketiciler yerel, geri dönüştürülmüş veya çevre dostu malzemelerden yapılmış, daha düşük karbon ayak izine sahip bir tedarik zincirinde üretilmiş olma gibi belirli çevresel kriterleri karşılayan ürünler için ortalama %9,7 daha fazla ödemeye istekli. Ancak bu, enflasyon, makroekonomik dalgalanma ve yaşam maliyeti endişeleri gibi faktörler nedeniyle gerçek harcama olarak yansımayabilir.
Tüketiciler, üreticilerin sürdürülebilirlik uygulamalarını üretim yöntemleri ve geri dönüşüm (%40), çevre dostu paketleme (%38), doğa ve suyun korunması üzerinde olumlu etki yaratma (%34) gibi somut ölçütler üzerinden değerlendiriyor. Tüketiciler ayrıca taze meyve ve sebze tüketimini artırırken (%52) kırmızı et alımını azaltmayı (%22) planlıyor.
Teknoloji platformlarına güvende endişe olsa da, sosyal medya odaklı tüketim artıyor
Araştırmaya göre sosyal medyanın marka bilinirliği ve ürün tüketiminde birincil kaynak olarak önemi artmış durumda. Tüketicilerin %46’sı ürünleri doğrudan sosyal medya aracılığıyla temin ettiklerini belirtiyor ve bu oran 2019’daki %21’in oldukça üzerinde. Yüzde 67’lik bir kesim, yeni markaları keşfetmek için sosyal medyayı kullanırken, %70’i de alışveriş öncesinde şirketi değerlendirmek için yorumları araştırıyor. Sosyal medya fenomenleri satışları etkilemeye devam ediyor; katılımcıların %41’i bir ünlünün veya fenomenin satın alma kararlarını etkilediğini belirtiyor.
Bununla birlikte, teknoloji platformları tüketici alışkanlıklarını şekillendirirken aynı zamanda endişelere de yol açıyor. Yüzde 83 gibi büyük çoğunluk kişisel verilerinin korunmasının güvenlerini kazanmak için en önemli faktörlerden biri olduğunu söylerken, yüzde 80’i kişisel bilgilerinin gizli kalacağına dair güvence talep ettiklerini belirtiyor. Öte yandan, yalnızca %52’si verilerinin nasıl depolandığını veya paylaşıldığını anlama konusunda kendini güvende hissediyor.
Araştırma sonuçlarını değerlendiren PwC Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Şirket Ortağı Yiğit Arslan şirketlerin, tüketici güveni oluşturmada yapay zekâ faktörünü de göz ardı etmemesi gerektiğine dikkat çekti. Tüketicilerin gözünde yapay zekanın kısmen güvenilir bir teknoloji olduğuna dikkat çeken Arslan şu yorumu yaptı:
“Araştırmanın sonuçları, markaların sosyal medya kullanımı ve tüketici güveninde güçlü bir denge politikası kurmasının gerekliliğini ortaya koyuyor. Araştırma bulgularına göre yapay zekâ konusunda tüketicilerin %80’i bazı endişeler taşıyor. Katılımcıların yarısından biraz fazlası, ürün bilgilerini toplama ve önerilerde bulunma gibi daha basit konular için yapay zekâya güvense de sağlık gibi daha fazla risk oluşturabilecek, daha kişisel hizmetlerde kullanımı konusunda pek istekli değil. Bu durum, şirketlerin operasyonel maliyetlerini azaltma, tüketici endişelerini giderme ve etik standartları koruyacak teknolojilerin entegrasyonunda daha dikkatli davranması gerektiğini ortaya koyuyor.”